Gut hastalığı en ağrılı iltihabi eklem hastalıklarından biridir. Ataklar halinde seyreder ve genelde ataklar hızlı bir şekilde ve çok zaman gece saatlerinde başlar. Gut, nedeni en iyi anlaşılan eklem iltihaplarından biridir ve bu nedenle tedavi ve korunmada etkili yöntemler geliştirmek mümkün olmuştur.
En sık görülen iltihabi eklem hastalığıdır ve toplumda %1,5 civarında bireyi etkiler. Daha çok erkeklerde görülür ve menopoz öncesi kadınlarda görülmesi nadirdir. Genelde 40-50 yaş sonrası görülmekle beraber her yaşta Gut gelişebilir.
Bir zamanlar Gut’un sadece aşırı yemek ve çok alkol almakla ilişkili olduğu düşünülmekteydi. Bu faktörlerle Gut gelişme riski gerçekten de artmış olmakla beraber tek neden bu değildir.
Gut hastalığı vücuttaki bazı kimyasal süreçlerin sonucu olarak ortaya çıkar. Metabolik süreçlerin son ürünlerinden olan ürik asit adlı maddenin bazı kişilerde ve bazı durumlarda böbrekten yeterince atılması mümkün olmaz. Ürik asit, eklem içinde kristal denen çözünmeyen yapılar oluşturarak ağrılı bir iltihabi süreci başlatabilir. Ailenizde Gut hastalığı olan bireyler varsa sizde de bu hastalığın olma olasılığı daha fazladır.
Ürik asit kristallerinin birikip eklem iltihabına neden olduğu eklemlerde aşırı hassasiyet, ağrı, sıcaklık artışı, şişlik ve kızarıklık görülür. Etkilenen eklemin üzerindeki cilt bölgesi parlak görünümdedir ve bazen deride soyulmalar olabilir. Ataklar en sık ayak başparmak kökünde olur ve genelde geceleri başlar. Bulguların başlaması birkaç saat içinde olur. Ağrılı ekleme en ufak temas, hatta yatak örtüsünün bile değmesi ciddi hassasiyet ve rahatsızlığa neden olabilir. Sıklıkla ayak başparmağında olsa da diğer ayak eklemleri, ayak bileği, dizler, dirsekler, daha nadiren el eklemleri ve el bileğinde de olabilir. Genelde tek veya birkaç eklemde kendini gösterir. İlerleyen yıllarda, tedavisiz durumlarda çok sayıda eklemde aynı anda eklem iltihabı gelişebilir. Vücut merkezine yakın omurga, kalça, omuz gibi eklemlerde görülmesi çok nadirdir.
Ürik asit kristalleri eklem dışı bölgelerde de birikebilir. Cilt altı bölgede “Tofüs” denen küçük, sert, beyaz yumrular şeklinde olabilir. Bu yumrular genelde ağrısızdır ancak bazen yumrunun yırtılması ile içindeki ürik asit kristalleri püy benzeri, peynirimsi beyaz bir materyal akabilir.
Gut Hastalığı, kanlarındaki Ürik Asit düzeyi normalden yüksek olan kişilerde görülür. Vücudumuzdaki ürik asidin %70 kadarı hücrelerimizde bulunan Pürin adlı proteinin yıkılmasından kaynaklanır. Kalan ürik asit miktarını oluşturan ise yediğimiz gıdaların içindeki Pürinin yıkımından ortaya çıkar.
Kanınızda ürik asitin yüksek olması mutlaka Gut hastası olacağınız anlamına gelmez. Eğer kandaki ürik asit miktarı artmaya başladıysa vücudunuz fazla olan ürik asiti böbrekler yoluyla idrar içinde atmaya çalışır. Ancak eğer vücudunuz fazla ürik asit üretiyorsa veya böbrekler yeterince ürik asit atılımını sağlayamıyorsa kandaki ürik asit miktarı artmaya başlar. Ürik asit miktarı belli bir düzeyi aşarsa (Çözünme noktası) ürik asidin Sodyum Ürat olarak çözünmeyen kristalize forma dönüşmesi olasıdır. Bu kristaller genelde eklem içi veya çevresindeki dokularda oluşma eğilimi gösterirler. Özellikle bacakların ucunda kalan ayak parmakları, ayak bilekleri gibi bölgelerde oluşurlar.
Oluşan ürik asit kristalleri yıllar içinde yavaşça kıkırdak dokuda birikir ve sonunda bir gün eklem aralığına boşalır. Sert, iğne şekilli kristaller eklemin yumuşak yüzeyine (Sinovyum) temas eder ve hızla iltihabi sürece neden olur. İltihabi süreç ile kristaller eklem içinde parçalanır ve Gut atağı günler içinde yavaşça düzelir.
Eklem içinde ani iltihabi ataklara neden olmanın yanı sıra bu kristaller eklem içi ve çevresinde birikerek tofüs denen yapılar oluşturabilirler. Tofüs adlı bu sert yapılar zamanla büyüyerek kıkırdak ve kemiğe bası hasarı oluşturabilir ve bu hasar kireçlenmede olduğu gibi sürekli bir eklem ağrısına neden olabilir. Bu aşamadaki Gut Hastalığına “Kronik Tofüslü Gut” denir. Bazen tofüsler cilt altından elle hissedilebilirler. Eklemler dışında kulak kepçesi gibi kıkırdak yapılarda da birikebilirler.
Kandaki ürik asit düzeyinizi etkileyen faktörler şunlardır:
Eğer ürik asit artışını açıklayabilen belirgin bir neden saptanabilirse (Örneğin böbrek hastalığı veya idrar sökücü kullanımı gibi) bu duruma “İkincil Gut Hastalığı” denir. Ancak çok zaman tek bir belirgin neden saptamak mümkün olmaz, pek çok faktör bir aradadır (Örneğin kilo fazlalığı olan bir bireyde böbreğin genetik nedenlerle ürik asidi yeterince atamaması gibi) ve bu duruma “Birincil Gut Hastalığı” denir.
Eğer Gut Hastalığına eğiliminiz varsa Gut atağını tetikleyecek bazı durumları bilmek gerekir:
Daha önceleri yalancı gut diye adlandırılan hastalıkta da benzer ataklar kalsiyum pirofosfat kristallerinin eklem içinde birikmesiyle oluşabilir. Bu hastalıkta eklem içinde biriken ürik asit değil, kalsiyum kristalleridir ve Gut Hastalığından farklı olarak daha çok kireçlenmesi olan bireylerde ayak baş parmağından çok diz ve diğer eklemlerde bulgulara neden olur.
Gut Hastalığının ve ataklarının seyri kişiden kişiye farklılık gösterir. Bazı kişilerde yılda 1-2 atak olurken, bazı kişilerde ise çok daha sık ataklar olabilir. Gereken önlemler alınmadığı takdirde ataklar daha sık ve çok daha farklı eklemlerde olma eğilimi gösterir.
Akut ataklar zaman zaman çok şiddetli ağrıya neden olabilse de sadece ataklara bağlı eklem hasarı olmaz. Ancak zamanla eklem iç ve çevresinde gelişen Tofüsler ile kıkırdak ve kemik hasarı gelişebilir ve sürekli ağrıyla giden kronik eklem iltihabı gelişebilir.
Modern tedaviler ve uygun beslenme ve yaşam biçimi değişiklikleri ile ürik asit düzeyleri düşürülerek hasara neden olan bu kronik süreçten kaçınmak mümkündür. Ürik asit düzeylerinin düşürülmesiyle yeni kristal oluşumu engellenir ve oluşmuş olan kristallerin de zamanla yavaşça ortadan kalkması sağlanır. Vücuttaki tüm ürik asit kristallerinin temizlenmesi 2 yılı bulabilir.
Gut Hastalığı, sıklıkla Metabolik Sendrom ile beraber olduğundan tansiyon, kan şekeri ve kolesterol düzeyine dikkat etmek ve bu konuda düzenli takipler yapmak gerekir. Gut Hastalığı tedavisiz kalırsa bazen böbrek taşı oluşumuna da neden olabilir.
Tanı sıklıkla bulgulara, etkilenen eklemin muayenesine göre konur. Bazen doktorunuzun bazı ek testler istemesi gerekebilir.
Kan Testleri: Kandaki ürik asit düzeyi ölçülebilir. Kanda ürik asitin yüksek olması Gut tanısını destekler ancak kesin olarak teyit etmez. Ürik asit düzeyi yüksek olan herkeste Gut Hastalığı gelişmez. Ayrıca kan ürik asit düzeyinin akut atak sırasında normal olması da Gut olmadığı anlamına gelmez, bazı hastalarda atak sırasında ürk asit düzeyleri normal saptanabilir.
Eklem Röntgenleri: Eğer uzun süreli ve tedavisiz kalmış Gut Hastalığınız varsa eklem hasarlarını görmekte faydalı olur. Ancak röntgen filmleri Gut tanısının teyidi için nadiren yarar sağlar, çünkü Gut Hastalığının ilk yıllarında röntgen filmleri genelde normaldir.
Eklem Sıvısı Analizi: Şişen eklemden iğneyle sıvı örneği alıp mikroskopta ürik asit kristali aranması işlemidir. Bu işlem tanıyı teyit etmede faydalı olsa da her zaman uygulanması pratik olmayabilir. Özellikle ayak başparmağı gibi küçük eklemlerde bulunan az miktarda sıvının alınması zor ve hasta için rahatsızlık verici olabilir. Diğer büyük eklemlerde gut atağı olduğunda ise (örneğin diz) bu yöntem daha kolaylıkla kullanılabilir. Cilt altı ürik asit birikimi olan Tofüslerden de iğne ile örnek alıp incelemek mümkündür.
Gut tedavisi iki ana parçadan oluşur:
Eğer ataklar nadir oluyorsa beslenmenin ve yaşam biçiminin düzenlenmesi ile sadece akut atak tedavisi yeterli olur. Ancak sık atak oluyorsa ya da kandaki ürik asit miktarı takiplerde sürekli artış gösteriyorsa atakların tekrarlamasını önlemek için uzun süreli, ürik asiti düşürücü tedaviler başlanması gerekir.
En sık kullanılan ilaçlar kortizon olmayan iltihap azaltıcı ilaçlar (KOİAİ) ve kolşisindir.
Kortizon Olmayan İltihap Azaltıcı İlaçlar (KOİAİ): Akut Gut atakları genelde bu grup ilaçlarla tedavi edilirler. Ağrıyı geçirir ve iltihabi süreci bir miktar azaltır. Bu grup ilaçlara örnek olarak naproksen, diklofenak, etorikoksib verilebilir.
Tüm ilaçlar gibi KOİAİ’ların da yan etkileri olabilir. Sindirim sisteminde sorunlara neden olabildiği için (Midede yanma, hazımsızlık, mideyi döşeyen hücrelerde hasar) uzun süreli kullanılması gereken durumlarda mide koruyucu ilaçlarla beraber verilemeleri gerekebilir.
Bu grup ilaçların yine uzun süreli kullanımlarında kalp krizi ve inme geçirme riski artar. Bu risk düşük olsa da, doktorunuz bu ilaçları size reçete ederken bu riski artıracak diğer faktörleri de (sigara, hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği gibi) göz önüne alarak dikkatli davranacaktır.
Kolşisin: Bir ağrı kesici değildir, ancak kristallerin eklem zarına teması ile oluşturduğu iltihabi süreci etkili bir şekilde durdurur. Atağın başlangıcında alınması ile atak daha erken ve hafif geçirilebilir.
Önerilen doz günde 2-4 tablettir. Doz ayarlaması yaşa, kiloya, eşlik eden hastalık ve organ bozukluklarına göre düzenlenir. Düşük dozda başlanması ve bir yan etki olmuyor ise dozun yavaşça artırılması önerilir. Bazı kişilerde bulanı, kusma veya ishal gibi yan etkilere neden olabilir.
Sık atak olan kişilerde atak riskini azaltmak için uzun süreli günde 1-2 tablet kullanılabilir. Ancak bu ilaç ürik asit kristallerinin ortadan kaldırılmasını sağlamaz ve uzun dönemde oluşabilecek eklem hasarını önlemez.
Steroidler (Kortizon): Eğer akut ataklar KOİAİ ve kolşisin ile geçmiyorsa veya bu ilaçlardan kaynaklanan ciddi yan etki riskleri varsa kortizon kullanımı gündeme gelebilir. Genelde kısa süreli bir veya birkaç enjeksiyon veya kısa süreli tablet olarak kullanılabilir.
Diğer Tedaviler: Etkilenen ekleme soğuk uygulama şişlik, sıcaklık artışı ve ağrıyı bir miktar azaltabilir. Güvenlim bir yöntemdir ancak buz uygulaması sırasında soğuk yanığı denen durumdan kaçınmak için buzun direkt cilde temas etmesinden kaçınmak gerekir. Buzu bir torba içine koyup, ince bir bez veya havlu ile sararak, birkaç dakika aralarla uygulamak soğuğa bağlı oluşabilecek cilt hasarını önler.
Tutulan eklemi dinlendirmek ve yüksekte tutmak da ağrı ve iltihabi sürecin daha çabuk geçmesine katkıda bulunur.
Akut atakları geçiren ilaçlar eklemlerdeki ürik asit kristallerinden kurulmanızı ve kandaki yüksek ürik asit düzeyinin düşmesini sağlamaz. Bu amaçlara ulaşmak için gerekli gördüğünde doktorunuz size ürik asit düşürücü ilaçları önerebilir. Bu ilaçların tercih edildiği durumlar şunlardır:
Bu ilaçlara ilk başlanan zamanlarda akut ataklar yine sıklıkla olabildiği için, ürik ast düzeyleri düşene kadar akut ataklardan korunmak için KOAİİ veya kolşisin gibi ilaçların alınmasına devam etmek gerekebilir. Bu ilaçlar başlandıktan sonra en az 6 ay daha akut atak riski sürer. Vücuttaki tüm ürik asit kristallerinin tamamen temizlenmesi 2 yılı bulabilir.
Ürik asit düşüren ilaçlar genelde iyi tolere edilir ancak bazı zamanlar cilt döküntüsü ve mide ekşimesi, hazımsızlık gibi yan etkiler yapabilir ve bu nedenle kesilmesi gerekebilir. Doktorunuz size ilacı bırakmanızı söylemediği takdirde bu ilaçları sürekli düzenli olarak kullanmanız gereklidir. Bu ilaçları doktorunuzun önerdiği dozlarda kullanmanız da önemlidir, çünkü ilaca bağlı ürik asit kan düzeyinde ani yükselme ve düşmeler akut Gut atağını tetikleyebilir.
Ürik asit kan düzeyini düşürecek diğer yöntemler de mutlaka uygulanmalıdır. Örneğin fazla kilolu iseniz kilo vermek ve size önerilen beslenme düzenini uygulamak önemlidir. Metabolik sendroma ait diğer bulgular da varsa (yüksek kan basıncı, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı) bu durumların da uygun tedavisi ürik asit düzeyinin düşürülmesine katkıda bulunacaktır.
Allopurinol: En sık kullanılan ürik asit düşürücü ilaçtır. Vücudunuz tarafından üretilen ürik asit miktarını düşürür ve genelde günde bir defa kullanılır. Doktorunuz kanda ürik asit düzeyini ölçtükten sonra genelde bu ilacı düşük dozda başlar ve ihtiyaca göre gerek olursa doz artışı sonraki takiplerde belirlenir. İstenen kan ürik asit düzeyi sağlandıktan sonra ürik asit düzeyini düşük tutmaya devam etmek için ilaca aynı dozda devam etmek gerekir. Doktorunuzun önerdiği aralıklarla kan ürik asit düzeyi takip edilmelidir. Bu ilaca düşük dozda başlanır çünkü ürik asit kan düzeyindeki ani değişimler akut gut atağını tetikleyebilir. Muhtemel ilaç etkisiyle kıkırdak içindeki ürik asit kristalleri hızla küçülüp eklem içine akabilir ve iltihabi süreci başlatabilir. Ürik asit kan düzeyini yavaşça düşürmek ve bu ilaçla beraber ataktan koruyucu olarak kolşisine devam etmek genelde akut atağın ortaya çıkmasını önleyebilir.
İlaç dozunu yavaşça artırmanın bir diğer sebebi deri bulguları, bulantı veya baş ağrısı gibi yan etkilerin daha az görülmesini sağlamaktır. Eğer allopurinol başladıktan kısa süre sonra bir yan etki başlarsa ilacı hemen kesip doktorunuzla bağlantı kurmanız gerekir.
Allopurinol kan sulandırıcı olarak kullanılan Warfarin ve romatizmal durumlarda kullanılan Azatiyoprin gibi ilaçların da metabolizmasını etkileyebilir. Doktorunuzun uygun ilaç ve doz ayarlaması yapabilmesini sağlamak için kullandığınız tüm ilaçları eksiksiz olarak belirtmeniz gereklidir.
Febuksostat: Son yıllarda üretilmiş bir diğer ürik asit düşürücü ilaçtır. Allopurinol gibi vücudunuzun ürettiği ürik asit miktarını düşürerek etki gösterir. Allopurinolden farklı olarak karaciğerde parçalanır ve bu sayede böbrek sorunları nedeniyle yeterli allopurinol dozu alamayan bireylerde uygun bir seçenektir. Yine allopurinol gibi düşük dozlarda ve ataklardan korunmak için kolşisin ile başlanması ve dozun zamanla artırılması önerilir.
Diğer Ürik Asit Düşürücü İlaçlar: Böbreklerden daha fazla ürik asit atılımı sağlayarak etki gösteren ve ürikozürik ilaçlar olarak bilinen bir grup ilaç da gerekli görüldüğünde kullanılabilir. Eğer böbrek taşı veya benzer hastalığınız varsa bu grup ilaçlar tercih edilmemelidir. Genelde daha az kullanılır ve allopurinol ve benzeri ilaçlar kullanılamadığında alternatif olarak gündeme gelebilir.
Yeni geliştirilmiş ve henüz yaygın olarak kullanılmayan Pegloticase damar yoluyla verilip ürik asit düzeyini düşürebilen bir diğer ilaçtır. Genelde standart tedaviden fayda görmemiş ağır olgularda
Eklem Hasarının Tedavisi: Eğer Gut hali hazırda eklem hasarına neden olmuşsa tedavisi kireçlenmedeki gibi yapılır:
Diyet ve Beslenme: Gut ataklarının azaltılması için beslenme düzeninizde yapabileceğiniz pek çok değişiklik vardır:
Kilo vermek, kandaki ürik asit düzeyini düşürmek yoluyla Gut için etkili bir tedavidir. Ancak kilo vermek için yapılan diyette aşırı et ve pürin proteini içeren beslenme düzenlerinden kaçınmak gerekir. Çünkü bu beslenme biçimi kilo azalsa da besin yoluyla alınan Pürin proteinin yıkılması sonucu yine ürik asit kan seviyelerini artıracaktır.
Çok fazla alkol tüketilmesi de (başta bira ve alkol düzeyi yüksek içkiler) Gut ataklarının daha sık tekrar etmesine neden olur. Az miktarda şarap tüketimi Gut açısından en düşük riskli alkol olarak görülmektedir. Alkol tüketiminin erkeklerde günlük 3-4 ünite, kadınlarda 2-3 ünite ile sınırlı tutulması gerekir. Alkol için yapılan bu hesaplama içilen içkinin miktarı kadar içkinin alkol oranı ile de ilişkilidir. Alkollü içkiler için ünite hesaplaması aşağıdaki gibi yapılabilir:
Alkollü İçki | Ünite |
Bira (Standart max. %5 Alkollü) 500 ml | 2 Ünite |
Şarap (%13 civarı Alkollü) 175 ml bardak | 2-3 Ünite |
Cin, Votka, Viski, Rakı (%40 üstü alkollü) (25 ml – bir tek) | 1 Ünite |
Günlük yeterli su içilmesi de Gut ataklarının önlenmesi için önemli bir faktördür. Kişini aktivitesi, cüssesi ve sıvı kaybına göre günlük 1,5-2,5 litre arası sıvı tüketmesi, aşırı terleme, ishal, kusma veya ateş yüksekliği gibi sıvı kaybına neden olan durumlarda da bu kayıpların günlük miktara eklenmesi gerekir. Kişinin böbrek taşı öyküsü varsa sıvı miktarının 2-2,5 litre civarında tutulmasında fayda vardır. Su dışında içecekler de ideal çözüm olmasa da günlük alınan sıvı içerinde değerlendirilebilir. Ancak fruktoz ve benzeri şeker içeren meşrubat ve içecekler kandaki ürik asit düzeyini artırırlar. Az miktarda kahve tüketilmesi, böbreklerden ürik asit atılımını artırarak Gut riskini azaltır. Gut riskini azaltan bir diğer faktör de süttür. Alerji veya süte intoleransı olmayan bireylerin günlük 1 bardak süt tüketmesi önerilir.
Diğer Diyet Önerileri: Gut ataklarından korunmak için pürin adlı proteini içeren gıdaları az tüketmek gerekir. Bu gıdalar şunlardır:
Temel amaç etten alınan proteinin azaltılmasıdır. Bunun yerine baklagiller, yumurta veya düşük yağlı süt ürünleri protein kaynağı olarak tercih edilebilir.
C vitamini, böbreklerden ürik asit atılımını artıran bir etkendir ve beslenmede C vitamininden zengin besinler tercih etmenin faydası vardır. Kirazın da faydası olabileceği yolunda çalışmalar mevcuttur. Kirazın faydasının da bir kısmı C vitamini içeriği ile ilişkili olabilir.