Hemen herkesin hayatında bel ağrısı çektiği bir dönem olmuştur. Gerçekten de zorlanma, ağır kaldırma, ters hareketler sonrası bel ağrısı olması sık karşılaşılan bir durumdur. Çok zaman ağrının bel fıtığından kaynaklandığı düşünülür ve ağrı kesiciler, fizik tedavi uygulamaları ve bazen cerrahi girişimler gündeme gelir. Ancak tüm bel ağrılarının nedeni fıtık değildir. Uzun süredir bel ağrısı olanların aşağıdaki sorulara bir göz atmalarında fayda var: Bel ağrınız 40 yaşından önce mi başladı? Bel ağrınız 3 aydan uzun süredir mi var? Sabahları uyandığınızda bel ağrınız oluyor mu? Hareket etmek bel ağrınızı azaltıyor mu?
Bu soruların bir kısmına bile “evet” yanıtı verdiyseniz sizde “iltihabi bel ağrısı” yani romatizmal kökenli bel ağrısı olması ihtimali yüksek demektir.
Romatizmal kökenli bel ağrıları arasında en sık görülen hastalık “Ankilozan Spondilit”tir (AS). Başlıca omurgalarda kendini gösterir. “Spondilit” omurganın iltihaplanması demektir. İltihabi durum sürdükçe, omurgayı oluşturan kemikleri (bunlara omur denir) bir arada tutan ligament denen yapılarda kalsiyum birikmeye başlar. Buna bağlı olarak sırt ve bel bölgesinde hareket kabiliyeti azalır ve omurga çevresindeki bu yapılarda kemik oluşumları başlar. Sonuçta ayrı kemiklerden (omurlardan) oluşan ve bu sayede hareketli bir yapı olan omurga sabit bir kemik yapı haline gelebilir. Bu duruma ankiloz denir ve röntgen filmlerinde tespit edilebilir.
Ankilozan spondilit tipik olarak omurga ve leğen kemiği arasındaki eklemde (sakroiliyak eklem) başlar. Fakat zamanla omurga boyunca boyuna kadar yayılabilir. Bazen diğer eklemler, tendonlar ve gözler gibi başka vücut bölgelerinde de bu hastalık etkisini gösterebilir.
Ankilozan Spondilitte görülebilecek diğer bulgular şunlardır: Yine bazı kişilerde, özellikle çocuklar ve genç yaştakilerde şikayetler bel ağrısı yerine kalça veya dizde ağrı şeklinde başlayabilir. Tendonların kemiklere bağlandığı vücudun her bölgesinde (Ör: çene, omuz, diz gibi) iltihabi süreç olabilir.
Topuklarda hassasiyet: El ve ayak parmaklarında ağrı ve şişlik. İlgili parmağın tamamen şişmesine “daktilit” denir.
Pelvis (Leğen Kemiği) tabanında hassasiyet. Bu durum otururken ağrıya neden olur.
Göğüs ağrısı: Sırt omurları etkilenmişse bu durum kaburgalar ile göğüs kemiğinin hareketini olumsuz etkileyebilir. Böyle bir durumda derin nefes almak zorlaşır.
Göz iltihabı (Üveit veya irit): İlk bulgusu genelde gözde kızarma, sulanma ve ağrıdır.
Barsak iltihabı: Ankilozan spondiliti olan bireylerde iltihabi barsak hastalığı veya kolit olarak da bilinen barsak sorunları olabilir. İki haftayı aşan ishal veya kanlı, sümüksü madde içeren dışkı olduğu takdirde bunu doktorunuza bildirmeniz gerekir.
Yorgunluk: Ankilozan spondilit hastaları hastalık aktivitesi arttığında, kansızlık gelişirse veya bazen kronik hastalık varlığına bağlı depresyon gelişirse yorgunluk hissedebilirler.
Bu hastalık erkeklerde biraz daha fazla görülür. Genelde genç yaşlarda başlar ve 20’li yaşlarda bulgular görülmeye başlar. Toplumda ortalama 1000 kişiden birinde AS gelişmektedir. Niye bazı kişilerde AS hastalığının geliştiği net olarak bilinmemektedir? Genlerin etkisi olduğu bilinmekle beraber hastalık direkt ebeveynden çocuklara geçiş göstermez. Bu hastalık bulaşıcı bir durum değildir, yani başka birinden size geçmesi söz konusu değildir.
Ankilozan Spondilit tanısı olan çoğu kişide HLA-B27 adı verilen bir gen mevcuttur ve bu genin varlığı kan testleri ile tespit edilebilir. Bu gen hastalığın tek sebebi değildir ancak hastalık gelişimine katkı sağlar. Bu genin sizde saptanması mutlaka AS olacağınız anlamına gelmez ve bu test hastalığın tanısında çok zaman gerekli değildir.
Ankilozan Spondilit ve ilişkili durumların seyri genelde değişkendir ve gelişimini önceden tahmin etmek güçtür. Hastalık seyri dalgalanmalar gösterir. Bazı zamanlar ağrı ve tutukluk artarken diğer zamanlarda tamamen yatışır ya da hafif bulgular olabilir. Günümüzdeki tedavi olanaklarıyla zamanında tedavi başlanarak bu çeşit hareket kısıtlılığının önlenmesi ve ağrıların giderilmesi mümkün olmaktadır.
Doktorunuz sizi ilk değerlendirdiğinde, hastalığın erken döneminde ise kesin olarak AS olduğunu tespit edecek ve diğer olası bel ağrısı nedenlerinde ayırt ettirecek yeterli bulgu olmayabilir. Hatta pek çok kişide bu hastalık olmadığı halde yanlış olarak AS tanısı konması da olasıdır. Bu nedenle AS tanısı mutlaka bir Romatoloji uzmanı ile değerlendirilmelidir.
Tıbbi tedavi ile AS bulgularını genelde kontrol etmek mümkündür ve ilerleyen yaşla birlikte hastalığın aktivitesi azalmaktadır. Hareketlilik ve egzersizlerinize özen gösterdiğiniz takdirde AS’ye bağlı gelişebilecek uzun vadeli olumsuz etkileri en aza indirmek mümkün olabilmektedir.