Migrende Akupunkturla ve Bütünsel Bakış Açısı İle Çözüm
Migrende Akupunkturla ve Bütünsel Bakış Açısı İle Çözüm
Migrende Akupunkturla ve Bütünsel Bakış Açısı İle Çözüm
Akupunkturun çok önemli uygulama alanlarından birisi ve Dünya Sağlık Örgütü'nün temel endikasyonlar listesinde yerini bulan hastalıklardan birisi migrendir.
Klasik tıptaki bakış açısı ile hastaya stres yapmaması söylenir (sanki çok kısa vadede ve kolayca mümkünmüş gibi), ağrı kesiciler verilir, peynir, şarap, mayalı vb. gıdalardan uzak durması önerilir, gereği halinde botoks tedavileri gündeme gelebilir hatta hatta cerrahi bile uygulanan vakalar vardır. Yeter ki o zonklayıcı, beyni delici, delirtici ağrılar dursun. Kimi zaman hasta ağrının geleceğini önceden hisseder, sessiz, karanlık ortamlarda rahatlamanın yolunu arar. Haftada birkaç kereden ayda birkaç kereye dek değişen sıklıkta ataklar yaşanır ancak altta yatan sebebe yönelik bir sonuca genelde ulaşılamaz ve tabiri caiz ise pansuman tedaviler uygulanır.
Bütünsel bakış açısında ise;
Hastanın günlük su tüketimi sorgulanır. Temiz ve doğru, yeterli miktarda su tüketimi çok ama çok önemlidir. Unutmayınız ki vücudumuzun %70-80'i sudur.
Beslenme alışkanlıkları sorgulanır hem de en ince detayına dek. Beslenmedeki yanlışlar ele alınır, doğrular öğretilir. Besinler ne şekilde tüketildiklerine göre ya zehriniz ya da gıdanız olacaktır çünkü.
Gece uyku düzenleri sorgulanır. Tuvalete mi kalkarak uyanır, kabuslarla mı uyanır, terleyerek mi uyanır, acıkarak mı uyanır, uyanırsa saat kaçta uyanır? Bu ve benzeri soruların hepsinin ayrı ayrı anlamları ve ipuçları vardır.
Kadın hastalarda adet döngüleri ile ilişkileri sorgulanır.
Kullandığı ilaçlar ve bu ilaçların birbirleri ile ilişkileri sorgulanır.
Barsak alışkanlıkları sorgulanır. Kaç kere tuvalete çıkıldığı, tuvaletteki oturma pozisyonu, dışkının kokusu, kıvamı, suyun üzerinde yüzüp yüzmediği, yağlı olup olmadığı, sindirilmemiş gıda atıkları barındırıp barındırmadığı vb. diğer veriler bizler için çok ama çok önemli donelerdir.
Migren ataklarının yüzün başın neresini tuttuğu, nereden başlayıp nereye yayılarak sonlandığı yine çok ama çok önemlidir. Örneğin: Şakakları tutan baş ağrıları safra kesesine ait sorunlardan kaynaklanabilirken, alında iki kaşa yakın bölgeler mesane veya yine alında 2 yanda saç çizgisine yakın ağrılar mideden kaynaklı olabilir. Bu bilgilerin tümü akupunkturda yaklaşık 5000 yıldır bilinmektedir.
Ağızda 1 veya 1'den fazla metal alaşımlı, amalgam dolgular olup olmadığı sorgulanır. Özellikle farklı metal alaşımlar içeren ve 1'den fazla sayıda olan dolgular ağzımızın içinde PİL etkisi yaratır. Yani sürekli bir elektrik akımı doğururlar. Sinir sisteminin ve tüm vücudun hassas elektriksel uyarılarla çalıştığı düşünülürse bu durumun önemi rahatlıkla anlaşılabilir.
Geceleri diş gıcırdatıp gıcırdatmadığı, çeneyi sıkıp sıkmadığı, çene eklemi kaynaklı sorunların olup olmadığı araştırılır. Trigeminal sinir adlı sinir, çene ile ilgilidir ve bu sinir vücudumuzda birçok önemli büyük sinir ile iletişim ağları içerisindedir.
Vücudunda önemli akupunktur alanlarına denk gelecek yara izleri veya dövmeler olup olmadığı muayene edilir. Bu izler ve dövmeler otonom sinir sistemi üzerinde anormal deşarjlar yaratarak yüklenme yaratırlar.
Diğer kişiye özel sorgulanması gereken bilgiler konuşulur.
Detaylı, tepeden tırnağa, saçtan, dişlere varana dek muayene edilir.
Vitamin mineral dengeleri değerlendirilir.
Ağır metal yüklenmeleri test edilir ve olası kaynaklar sorgulanıp hastaya zaman içinde bu konuda eğitim verilir ve gerekli doğru yaşam değişikliklerini yapmasında destek olunur.
Akupunktur seansları ile vücudun aslında hali hazırda sahip olduğu şifa bilgisini yeniden hatırlaması sağlanır. Seanslar yaklaşık 20-30 dakika sürer ve kişiye özel planlanır, şablon uygulanmaz.
Akupunktur Öğretisi ise insanı hem kendi içinde ruh-beden-zihin bütünlüğü çerçevesinde ele alır hem de insanın aslında doğanın bir parçası olduğundan yola çıkarak doğa ile uyumunu da inceler ve değerlendirir.
Başarı oranı %90'lardadır. Ancak %10 vakada sebebi bilinemeyen nedenlerden ötürü hiç yanıt alınamamaktadır.
Kimi hastada atakların tamamen durması sağlanabilirken, kimi hastada atakların seyrekleşmesi ya da kullanılan ilaç sayısının veya dozunun azalması mümkün olmaktadır.