Akupunktur, vücut üzerinde belli özellikleri olan ve akupunktur noktaları denen noktalara iğneleme yaparak uygulanan kadim bir tedavi yöntemi. Geçmişi çeşitli kaynaklara göre 3000-5000 yıl öncesine dek Orta Asya-Çin’e dayanır.
Çin Tıbbı’na göre bedenimizde kan, lenf ve diğer sıvılar gibi dolaşmakta olan bir de “can” enerjisi vardır. Bu “can” enerjisine, aynı zamanda “çiy, qi, ki” enerjisi de denmektedir. Bu enerji, kan damarları gibi kendine özgü yollarda akar ve bu yollara meridyenler denmektedir. Bugün artık, tıpta, mikroskop altında bu meridyen kanallarının varlığı hücresel olarak da gösterilmiştir ve adına “primovasküler sistem” denmektedir.
Çin Tıbbı’na göre, her şey enerjidir, hastalıkların temeli ve başlangıcı en başta bu can enerjisindeki düzensizliklerden, yavaşlamasından veya gereksiz şekilde artmalarından kaynaklanır. Akupunkturla bu can enerjisi ve meridyenlerdeki akışı düzenlenerek vücudumuzun kendi kendisini iyileştirme bilgisi yeniden düzenlenir ve hatırlatılır. Aslında, iyileşme bilgisi doğal olarak zaten bedenimizde vardır. Örneğin, bir yeriniz kesildiğinde, hangi hücreler bu yarayı nasıl iyileştireceğini bilir, yara kabuk bağlar sonra da nedbe dokusu gelişir, insan bunu kendisini düşünerek yapmaz, bu bilgi zaten hali hazırda bizde bulunur. Ancak zamanla birçok etken aynı makinanın dişli çarklarının arasına kum tanelerinin kaçması misali, bu işleyişi bozar. Akupunktur, güzel bir benzetme ile hem kum tanelerini temizler hem de dişli çarkların tekrar doğru çalışmasını sağlar. İyileşme, yan etkisiz, doğallıkla, ilaçsız ve kendiliğinden gelişir.
Akupunktur sırasında çok çok ince iğneler kullanılır. Bu iğneler doğru teknik ve hızda uygulandığından akupunktur acısız ve ağrısızdır. Hatta çoğunlukla hastalar rahatlar ve derin bir dinlenme ve uyku hali deneyimler. Kullanılan iğneler, altın, gümüş veya çelik olabilir ve aslında bu iğneler birer antendir. Yakından bakınca dışarıda kalan kısımlarında anten görevi görecek sarımları rahatlıkla ayırt edilebilir. Ayrıca cilt üzerinden kalkan refleks yollarla beyne ulaşan sinyaller, düzenlenerek, tüm vücudu etkileyecek şekilde iletilir. Bu, en saf haliyle fizik, kimya ve nihayetinde sinirsel iletimdir. Modern tıpta bu iletileri düzenleyen ve sağlayan sinir sistemi yolakları tanımlanmış durumdadır ve kısaca kütanovisseral refleksler olarak adlandırılırlar.
Akupunktur kişiyi ruh-beden-zihin ekseninde değerlendirir. Bu bağlamda, hangi duygunun hangi organ ve meridyende etki yaratacağı ve sağlığı en derinden etkileyeceği, hangi duygunun hangi nokta üzerinden tedavi edileceği daha binlerce yıl öncesinde tanımlanmıştır. Örneğin öfke duygusu karaciğer için tam bir toksindir ve bu durum ayakta bir noktadan tedavi edilebilir keza korku duygusu da böbrekler için toksindir ve yine ayak bileğinde bir başka noktadan tedavi edilebilir. Sağlığınızın hem ruh, hem beden hem de zihinsel olarak yani tam anlamıyla bir bütün olarak ele alındığı, bu amaçla yüzlerce noktanın tanımlandığı ve binlerce yıldır şaşmaz bir şekilde doğru olarak işleyen bir sistemdir akupunktur.
Çin Tıbbı’na göre doğada 5 element bulunur; Ateş, Toprak, Su, Metal ve Ağaç. Bu 5 elementin yansımaları aynı zamanda bedenimizde de vardır çünkü modern dünya ne kadar aksini dayatsa da insan aslında doğanın bir parçasıdır. Bugün, hava durumunun başağrısı ya da romatizmal ağrılar yaptığını hepimiz deneyimleriz ancak Batı Tıbbı, bu durumu açıklamada yetersiz kalır. Ya da hepimiz çocukluğumuzda “yalınayak basma, böbreklerini üşütürsün” cümlesini defalarca duymuşuzdur. Kimimize saçmalık olarak gelir, kimimize gelmez. Ama soğuğun, sıcağın, nemli veya kuru havanın, rüzgarın, mevsim geçişlerinin, güneşin varlığı veya yokluğunun sağlığımız üzerindeki etkileri ve sonuçları yine Çin Tıbbı tarafından, akupunktur ve 5 element felsefesi ile hem tanımlanmış hem de tedavilere dahil edilmiştir ve doğru şekilde işlemektedir.
Yine Çin Tıbbı’nın ve akupunkturun işleyişinde yin-yang enerjisi hakkettiği yeri alır. Yin-yang basitçe “her kötünün içinde bir iyi, her iyinin içinde bir kötü vardır” bakışından çok daha ötesidir. Yin-yang doğada ve insanda eril ve dişi enerjilerin dağılımına dayanır. Bugün yine Batı Tıbbı’nda neden bazı hastaların şikayetlerinin mesela bedenlerinin hep sol tarafında olduğu hiç dikkate bile alınmazken, akupunktur ile sırf bu bulgu üzerinden bile birçok sonuca varılıp tedaviler düzenlenebilir.
Gelişen teknoloji ile akupunkturu frekanslar ve elektrik akımları ile de uygulamak mümkün hale gelmiştir. Ancak yine de orjinali iğnelerle yapılan uygulama olarak korunmuştur.
Seanslar yaklaşık 20-30 dakika arası sürer ve şablon tedaviler yerine kişiye özel tedavilerin düzenlenmesi ile başarı daha da artar.
Tedavilere yanıt tamamen kişinin bedeninin yanıt hızıyla ilişkili olduğundan, bazen daha ilk seans sonrasında yıllardır süren ağrıların ortadan kalktığına hem hastalarım hem ben mutlulukla ve şaşırarak tanıklık ederiz bazen de yanıt almak 4-5 seansı bulabilir. 8-10 seans sonrasında ise artık değişim rahatlıkla hissedip gözlenebilir hale gelir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne Göre Akupunktur’un Etkili Olduğu Hastalık ve Durumlar